Sosyal Medya

Güncel

Ruşen Çakır: MHP’nin derin krizi

Ruşen Çakır bugünkü yazısında MHP meydana gelen son olayların perde arkasını yazdı.



Gazeteci yazar Ruşen Çakır periscope yayınlarını derlediği medyascope.tv sitesindeki bugünkü yazısında MHP'deki kurultay tartışmalarını ve genel süreci değerlendirdi. Çakır, Devlet Bahçeli'nin rakiplerinin şuanda beraber haraket ettiklerini ama ilerki aşamada bu beraberliğin ne kadar sürebileciğini kestirmenin zor olduğunu ifade ederek öne çıkan 4 aday arasında Meral Akşener'in diğerlerine göre daha şanslı olduğunu söylüyor.

İşte yazının tamamı:

Devlet Bahçeli’ye karşı genel baÅŸkan adaylıklarını ilan eden Meral AkÅŸener, Sinan OÄŸan, Koray Aydın ve Ãœmit ÖzdaÄŸ, mahkemeden, MHP’yi olaÄŸanüstü tüzük kurultayına götürme kararı çıkartarak ilk baÅŸarılarını elde ettiler. EÄŸer parti genel merkezinin üst mahkemeye itirazı sonuç vermezse MHP muhtemelen Mayıs ayında tüzük deÄŸiÅŸikliÄŸi için kurultaya gidecek. Bu ihtimalin gerçekleÅŸmesi halinde Bahçeli muhalifleri, partinin seçimli yeni bir kurultaya gitmesini saÄŸlayacak bir tüzük deÄŸiÅŸikliÄŸini bu kurultayda gerçekleÅŸtirmek isteyecekler. Onda da baÅŸarılı olurlarsa hedefleri Devlet Bahçeli’yi genel baÅŸkanlıktan indirmek olacak.

Görüldüğü gibi Bahçeli muhalifleri için çok karmaşık ve zorlu bir süreç söz konusu. Ä°lk akla gelen zorluk 6 Temmuz 1997’den beri MHP’yi yöneten Bahçeli’nin parti teÅŸkilatına büyük ölçüde hakim olması ve kongre iÅŸlerindeki deneyimi. Yine de muhaliflerin tüzük kurultayı için yeterli delege imzasına ulaÅŸabilmiÅŸ olmaları Bahçeli’nin MHP üzerindeki hakimiyetinin mutlak olmadığını gösterdi. Dolayısıyla tüzük kurultayı toplanabilirse, buradan seçimli yeni bir olaÄŸanüstü kurultay çıkma ihtimalini, düşük de olsa, yabana atmamak gerek.

Bahçeli’nin rakipleri

Muhaliflerin bir diÄŸer sorunu çok parçalı olmaları. Åžu aÅŸamada birlikte hareket edebiliyorlar ama bunun nereye kadar süreceÄŸi belirsiz. ÖrneÄŸin Bahçeli adaylardan birini, hatta birden fazlasını bir ÅŸekilde yanına çekebilir veya en azından nötralize edebilir. Tabii en önemlisi, dört rakibe (ki ilerde sayı daha da artabilir) karşı Bahçeli’nin seçimli bir kurultayda ÅŸansının daha yüksek olması. Bu nedenle, seçimli bir olaÄŸanüstü kurultayın netleÅŸmesi halinde aday sayısında ve ittifaklarda birçok deÄŸiÅŸikliÄŸe tanık olabiliriz.

Åžu ana kadar Bahçeli’nin karşısına aday olarak çıkan dört kiÅŸiden ikisi, Ãœmit ÖzdaÄŸ ve Koray Aydın daha önce de ÅŸanslarını denemiÅŸ ama baÅŸarılı olamamışlardı. Fakat Bahçeli bu rakiplerini dışlamamış, milletvekili seçilmelerini mümkün kılmış; hatta ÖzdaÄŸ’ın genel baÅŸkan yardımcısı yapmıştı. Buna karşılık Meral AkÅŸener’i 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde sürpriz bir ÅŸekilde aday göstermemiÅŸ; Sinan OÄŸan’ı ise partiden atmıştı (OÄŸan daha sonra mahkeme kararıyla MHP’ye geri dönebildi).

Bu dört aday içerisinde AkÅŸener’in bir adım daha önde gözüktüğünü söyleyebiliriz. Ama MHP gibi bir partide böyle bir izlenim pek iyi bir ÅŸey olmayabilir. Galiba AkÅŸener de bunu hesaba katarak, kampanyasını fazlasıyla temkinli bir ÅŸekilde yürütmeye çalışıyor; örneÄŸin medyada normalin altında bir görünümü tercih ediyor. Bahçeli’nin rakiplerinin ortak özelliÄŸi siyasi/ideolojik olarak yeni ve güçlü ÅŸeyler söylememeleri, belki de söyleyememeleri. Her biri ayrı ayrı, “MHP’yi Bahçeli’den daha iyi bir yere, iktidara taşırım” diyor, bunu söylerken de Bahçeli’ye karşı olabildiÄŸince saygılı bir üsluba baÅŸvuruyor, ama en önemlisi, bu vaatlerini nasıl gerçekleÅŸtirebileceklerini inandırıcı bir ÅŸekilde açmıyorlar.

Sorun sadece liderde mi?

KuÅŸkusuz MHP’nin 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 genel seçimleri arasında yaÅŸadığı oy kaybı ve milletvekili sayısı açısından HDP’nin de gerisine düşmüş olması çok vahim bir durumdur ve bu durumun genel baÅŸkan deÄŸiÅŸimini de beraberinde getirmesi anlaşılır bir ÅŸeydir. Ancak bu bariz baÅŸarısızlığın tek nedeninin Bahçeli, yani “lider” olmadığı da açıktır.

Malum, ülkücü hareket öteden beri “lider-teÅŸkilat-doktrin” sacayağı üzerinde yükselir. Halihazırda tartışma esas olarak, hatta sadece lider üzerinden yürütülmek isteniyor. Lider deÄŸiÅŸikliÄŸi için delegelerin desteÄŸine ihtiyaç olduÄŸu için, teÅŸkilata toz kondurulmuyor. Halbuki MHP’nin İç ve DoÄŸu Anadolu ile Karadeniz’de geleneksel olarak güçlü olduÄŸu yerleri gürültülü bir ÅŸekilde AKP’ye kaptırıyor olmasının ardında teÅŸkilatlarının zaman aşımına uÄŸramış yapılanması ve iÅŸleyiÅŸinin rolü ıskalanamaz.

Ancak esas sorun “doktrin”de. Aslında MHP’nin ideolojik krizi, SoÄŸuk SavaÅŸ’ın etkisini kaybetmeye baÅŸlamasıyla birlikte kaçınılmaz olarak ortaya çıkmış ama Alparslan TürkeÅŸ’in güçlü liderliÄŸi nedeniyle görünür olamamıştı. TürkeÅŸ’in 4 Nisan 1997’de ölümün ardından yapılan ilk genel seçimlerde Bahçeli liderliÄŸindeki MHP’nin ikinci parti olmasıyla birlikte kriz yine gözden kaçmış; DSP ve ANAP’la kurulan koalisyonun bariz fiyaskosuna ve ardından 2002 genel seçimlerinde TBMM dışı kalmaya raÄŸmen MHP içerisinde herhangi bir ciddi politik/ideolojik sorgulama, arayış ve özeleÅŸtiri yaÅŸanmadı.

ErdoÄŸan’ın MHP üzerindeki tahakkümü

Kasım 2002 genel seçimlerinden bu yana CHP’nin, AKP’nin, dolayısıyla Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın yörüngesinden çıkamadığı dile getiriliyor. Ana muhalefet partisi olması nedeniyle CHP’nin öne çıkması anlaşılabilir bir durum ancak ErdoÄŸan tahakkümünden esas mustarip olan partinin MHP olduÄŸu da açık. Bunun en temel nedeni AKP ve MHP’nin ülkenin önemli bir kısmında (İç ve DoÄŸu Anadolu, Karadeniz) son derece geçiÅŸken tabanlara sahip olmaları. 1973’ten bu yana yapılan seçimlerde MSP-RP-FP-AKP ile MHP’nin (ve kısa bir dönem MÇP) oy oranları karşılaÅŸtırıldığında bu geçiÅŸkenlik net bir ÅŸekilde görülür. Fakat bir süredir MHP’nin nerdeyse tüm kalelerini AKP’ye (yani ErdoÄŸan’a) teslim etmiÅŸ olduÄŸu da anlaşılır.

MHP’nin politik/ideolojik krizinin ilk akla gelen nedeni hiç kuÅŸkusuz küreselleÅŸme çağına uygun bir milliyetçi söylem geliÅŸtirememesidir. Fakat küreselleÅŸmeyle doÄŸrudan baÄŸlantılı olarak, Kürt sorunu baÄŸlamında gerek bölgede, gerekse Türkiye’de yaÅŸanan geliÅŸmelere doÄŸası gereÄŸi uyum saÄŸlayamaması MHP’yi giderek etkisizleÅŸtiriyor.

Hatırlayalım: ErdoÄŸan’ın deÄŸiÅŸik isimler verilen süreçlerle Kürt sorununu PKK ve Abdullah Öcalan ile doÄŸrudan ya da dolaylı görüşmeler yoluyla çözme giriÅŸimleri Bahçeli baÅŸta olmak üzere MHP kurmaylarının iÅŸtahını kabartmış ama “süreç karşıtı” pozisyonları kendilerine pek bir ÅŸey kazandırmamıştı.

Paradoksal bir ÅŸekilde ErdoÄŸan’ın 7 Haziran seçimleri arifesinden itibaren “barışçı çözüm” perspektifini terk edip MHP’nin çizgisine doÄŸru yönelmiÅŸ olmasından da bu parti istifade edemiyor; hatta tam tersine seçmen tabanından AKP’ye yönelmenin önünü kesmekte zorlanıyor.
Öyle ki, yapılacak bir erken seçime bugünkü koÅŸullar altında girilmesi halinde MHP’nin, başında kim olursa olsun, yüzde 10 barajını aÅŸabilmesi hiç de kolay olmayacaktır.

Sonuç olarak, derin ideolojik/politik kriziyle yüzleÅŸmediÄŸi takdirde yaÅŸanmakta olan olaÄŸanüstü kurultay(lar) sürecinin MHP’de kalıcı iyileÅŸtirmelere vesile olmasını beklemek pek gerçekçi olmayacaktır.

Cemaat notu

Bahçeli’nin isim vermeden de olsa rakiplerini Gülen cemaatiyle irtibatlı olmakla itham etmesi onu AKP/ErdoÄŸan çizgisine iyice yaklaÅŸtırıyor. Ancak bu tür suçlamalarının esas nedeni MHP’nin ve tabii ki Bahçeli’nin sahici ideolojik/politik sorunlarla yüzleÅŸ(e)memesi olsa gerek. Öte yandan rakiplerinden herhangi biri (veya birden fazlası) sahiden Cemaat ile iÅŸbirliÄŸi yapıyorsa baÅŸtan kazanma ÅŸansını tepiyor demektir. Zira Gülen cemaati belli bir süredir “kaybeden” konumunda. Kimsenin kazanmasına katkıda bulunamayacağı gibi, ÅŸu ya da bu ÅŸekilde yanında duranlara da kaybettireceÄŸi çok açık.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.